25 Ocak 2011 Salı

Osmanlı Haremi




Muhteşem yuzyıl dizisiyle gündenme oturan haremle ilgili okduğum bir yaziyi bende paylaşmak istedim.


Ekseriyetle son zamanlarda Osmanlı İmparatorluğu’ nun ve hükümdarlarının kötü tanıtılması için en çok değinilen konu Harem olmuştur. Konu hakkında yeterince ve doğru bilgisi olmayan lakin topluluklara hitap etme şanslarını ellerinde tutan bir takım şahıslar harem mensuplarının sadece padişaha cariyelik yapmaları için sarayda tutulduğunu gençlerimizin zihinlerine yerleştirmektedirler. Oysa basit bir araştırma yapsalar harem hayatının gerçek yapısını anlayacak, yeni yetişen nesillerin yanlış ve boşlukta kalan bilgiler ışığında düşüncelerini şekillendirmelerini önleyeceklerdir.
Harem; Arapça yasak ve gizli anlamlarına gelmektedir. Harem yalnızca biz Orta Doğu Müslümanları tarafından kullanılmış bir kurum değildir yani evrenseldir. Çin, Hint, Bizans, eski İran ve hatta bazı Rönesans dönemi İtalyan krallıklarında dahi hükümdar ailesinin dışa kapanık bir bölümü vardır.

Osmanlı haremine Hırvat, Yunan, Rus, Ukraynalı, Gürcü  hatta İtalyan ve Fransız asıllılar alınırdı. Müslümanlar veya Ermeni ve Yahudiler şehir halkı oldukları için hareme alınmazlardı. İstisnai olarak alınanlar olmuştur. Saraya gelen cariyeler ya Kırım Hanlığı Atlılarının Kuzey steplerinden getirdiği esireler veya Akdeniz korsanlarının ele geçirdiği güzellerdir. Bununla birlikte İmparatorluğun çeşitli yerlerindeki  fakir fukaranın kurtulsun diye saraya gönderdiği kızlarda hareme alınırdı.

Hareme giren ecnebi güzellerin Türk kültür, gelenek ve göreneklerini bozacaklarını düşünmemek gerekir. Zaten küçük yaşlarda saraya getirilen güzeller Türk ve Müslüman gibi yetiştirilir, bu kültürlerin etkisinde büyürlerdir. Öyle ki hanedanın büyükannesi Ukraynalı Roksalana, Hürrem oldu ve Türkçe şiirler yazacak kadar lisanımıza hakim olduğunu kanıtladı. Hakikat şudur ki hanedan herkesten çok Türklük gayreti içindedir. Bunu sürgündeki hanedan üyelerinde dahi görmek mümkündür.
Elbette tüm ülke gibi haremde padişaha aittir. Lakin haremde yetişen kızların bir kısmı Enderun da yetişen genç devlet adamları ile evlendirilirdi. 16. asra kadar yerli veya yabancı hanedanlarla kız alıp verilse de bu yüzyıldan sonra Osmanlı hanedanı da kendi hareminde yetiştirilen kızlarla evlenmişlerdir. Yani haremde Enderun’da yetişen gençler ile evlenmeleri için eğitim gören kızlar bulunurdu.
Devlette kan aristokrasisi olmasa bile bu yöntem ile seçkin bir yönetici sınıf oluşurdu. Bu kişiler aklı yettiği, eli ayağı tuttuğu müddetçe hükümdarın yanında devlet yönetiminde görev yaparlardı.


“Haremin başında hükümdar annesi ve böylece valide sultan olanlar bulunur: Hatice Turhan Sultan (IV:  Mehmet’in annesi) ; devrinde halk tarafından, günümüzde tarihçilerce sevilen bir valide sultandır. Kösem Sultan ise aksine meşum bir validedir ama öldürüldüğü gün, İstanbul’da bir sürü insan aç ve bir sürü gelin adayı fakir kız, çeyizsiz kalmıştır. Hasekiler içinde Gülnuş Sultan gibi uzun mutlu hayat sürenlerde vardı. IV: Mehmet’in yanından ayırmadığı sevgili hasekisiydi; II: Mustafa ve II: Ahmet’ in annesi olduğundan uzun süre valide sultan oldu. Halk onu severdi;  Üsküdar’ daki Osmanlı barok’ u diyebileceğimiz hoş camii o yaptırdı, kabri de oradadır ve isminden dolayı daima bu açık türbesinde bir gül fidanı dikilir ama iki oğlu da kocası da tahttan indirilmiştir. Gülnuş Sultan gibi hükümdar oğullarının ve elerinin kötü talihini birlikte yaşayan haseki ve valide sultanlar vardır. Oğlu ve kocası ölen haseki ve valideler Eski Saray’a taşınmak zorundaydı; bu hazin bir olaydı.”    

Haremden başarılı bir eğitimin ardından iyi bir evlilikle çıkanlar vardı. Bunların yanında haremde kalan bir bölümde vardır. Kimisi yüksek mevkilere çıkarken kimisi de temizlikçi olarak hayatını sürdürmeye mecburdur.
Hareme gelen biri önce Türkçe, Kur’ an ve okuma yazma öğrenirdi. Bununla birlikte musiki, raks ve ince sanatlar gibi alanlarda da eğitim görürlerdi. Saray protokolünü ve adabını öğrenirlerdi. Bu nedenledir ki haremden çıkan biri mahallesinde “saraylı hanım” olarak tanınır, bilgi ve davranışları ile saygı görürdü.


Tıpkı diğer topluluklar gibi haremde de eşitsizlik vardı. Bu çok normaldir. Güzelliği ve zekasıyla dikkat çekenler padişahın gözdesi olur belki haseki belki de valide sultanlığa kadar yükselirlerdi.
Herkesin az ya da çok ağzında laf ettiği harem Osmanlı İmparatorluğu tarihinde en çok çarpıtılan konuların başında geliyor. Haremden bahsedilirken buradaki zorlu mücadeleleri, yetenekli ve zeki kadınların meydana getirdikleri kültürel ortamı tanıyıp ondan sonra yorum yapmamız çok daha doğru olacaktır.



“Harem özgür, bir eğlencelik alan değildir. Her şeyden önce bir evdir. Hiç değilse her ailenin evi kadar saygı gösterilmesi gerekir.”
Notlar ve Kaynaklar
Tırnak içerisinde italik (eğik) yazılan sözler İlber Oltay’nın Osmanlı Sarayında Hayat kitabından alınmıştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder