28 Ocak 2011 Cuma

Hollywood Eskimeyen Yüzleri


Greta Garbo
18 Eylül 1905 doğumlu İsveç asilli sessiz sinema döneminin büyük oyuncusu Greta Garbo Amerikan Film Enstitüsü’nün tüm zamanların en büyük 5 kadın oyuncusundan biri olarak nitelendirdiği ayrıca Guinness Rekorlar Kitabında Garbo'dan "şimdiye dek yaşamış en güzel kadın" olarak söz edildiği iddia edilmektedir.
 Greta Garbo’nun pek çok lakabı vardı:
fyordların sfenksi, kuzeyli su perisi, buzlar kraliçesi, tanrısal kadın, düşlerin en iyi yoldaşı, alev alev yanan buz, şiir, kadın hamlet, buz meşalesi, günahkar bakire, baltık’ın utangaç güzeli. ….
Kariyerinin ilk günleri haricinde hiç röportaj vermemiş, imzalı resim imzalamamış, hayran mektuplarına cevap vermemiş ve filmlerin galalarına katılmamış! Büyük Otel filminde söylediği repliği ‘Yalnız kalmak istiyorum” cümlesi onun adeta yaşam felsefi oldu. Yıllar sonra Gabro bu konuda
Yalnız kalmak istiyorum demedim, rahat bırakılmak istiyorum dedim, arada fark var” demiştir.
Garbo’nun biseksüel olduğu da söylendi, onun hakkında bir biyografi yazan Barry Paris’e göre Gabro biseksüel, lezbiyen ve son zamanlarındaysa aseksüel olmuştu. 1953’de New York’da yedi odalı bir apartman dairesi aldı, hayatının sonuna kadar orada yaşadı. Arada sırada sokağa çıktığında, tanınmamak için kocaman gözlükler takardı, çok tutumlu bir kadın olduğu ve yatırımlar yaptığı, çok zengin olduğu söyleniyor. Ölmeden önce anılarını yazdığı da söylendi.
Meme kanserinin üstünden gelen Gabro, 15 Nisan 1990’da 84 yaşında, böbrek yetmezliği ve zatüree nedeniyle hayata veda etti, cesedi yakıldı. Külleri İsveç’teki bir mezarlığa gömüldü. Malikanesini yeğenine bırakırken, yıllarca birlikte yaşadığı kadın arkadaşına bir şey bırakmadı.
Garbo’nun bazı sözleri:
“ Hep birinin beni arkamdan itmesine ihtiyaç duydum”
“ Uzun kirpiklerimi annemden aldım”
” Churchill sinemaya dönmemi istedi”
“ Bir kontes olmak isterdim”
“ Ne yapacağımızı bilsek, hayat güzel olabilir”


Judy Garland


The Wizard of Oz (1939) Oz büyücüsü'yle sinemaya çocuk yıldız olarak başlayan Somewhere over the rainbow şarkısıyla tüm dinleyenleri ağlatan Hollywood oyucularındandır.Mickey Rooney ile bir ikili oluşturmuşlardır. Birkaç kez intihara teşebbüs etmiştir. 1969'da aşırı dozda ilaçtan ölmüştür. Aktris Liza Minelli'nin annesidir.

Ünlü Wizard of Oz (Oz Büyücüsu) filmini hemen hemen hepimiz izlemişizdir.  Judy Garland, rol arkadaşları Teneke Adam, Aslan Adam ve Korkuluk ile güle oynaya film çekerken, bu sevgili rol arkadaşlarının üçünün de gey olduğunu öğrenir. Bir star olan Judy Garland kıyametleri koparır. Rüzgâr Gibi Geçti'nin ilk yönetmenin eşcinsel olması yüzünden "Ben yumuşaklarla çalışmam" deyip seti terk eden Clark Gable misali, Judy de eşcinsellerle çalışamayacağını söyler.

Ama kızcağız daha önce ne eşcinsel görmüş ne de tanımış. Üç oyuncu Judy'yi diller dökerek filme devam etmesi için ikna eder. Profesyonelce davranmaya ve çekimler dışında bu eşcinsellerle muhatap olmamaya karar verir Judy.
Gel gör ki çekimler ilerledikçe bu üç geyle kendinin bile inanamayacağı kadar iyi anlaşmaya başlar. Onlarla güler eğlenir ve çok iyi vakit geçirir. İster istemez eşcinseller hakkındaki görüşleri olumlu yönde değişir. Sadece bu üç oyuncuyla değil, başka eşcinsellerle de çok iyi dost olmaya başlar. Altmışlı yıllarda filizlenen Amerikan gey hareketinin de en büyük destekçilerinden olur. Kurulan dernek ve vakıflara para yardımı yapar, eşcinseller hakkında olumlu açıklamalarda bulunur.



Marlene Dietrich
                                                  


27 Aralık 1901'de doğan ünlü yıldızın anısına, Berlin'de Forever Young- Sonsuza Dek Genç başlıklı bir sergi açıldığı şu günlerde onu bizim için önemli yapan unsurları bir kez daha gözden geçirmek istedik.
Marlene Dietrich, 6 Mayıs 1992'de Paris'te öldü. Onu yıllarca uzak kaldığı yuvasına, Berlin'e gömdüler. Bir efsane olarak sürdürdüğü sinema kariyeri ona geniş hayran kitleleri kazandırmıştı. Onun büyüsüyle kim başa çıkabilirdi? Fiziksel güzelliği dillere destandı. Farklı bir güzeldi Dietrich. Rus büyükannelerin buz kadar soğuk ama aynı ölçüde ifade dolu güzelliği vardı yüzünde. Kirpikleri doğal olarak o kadar uzundu ki, anlatıldığına göre Hollywood'da ona bakım yapsın diye görevlendirilen ünlü bir kozmetik firmasının yetkilileri bile şaşırmışlar, getirdikleri rimelleri bir kenara bırakmışlardı. Dietrich elinde sigarası, düşük göz kapaklarının altından, dünyaya meydan okuyan gözlerle bakıyordu. Yakın arkadaşlarından Ernest Hemingway, "O sesiyle bile kırabilir kalbinizi," diyordu. "Ve sonra bir tek sözcükle iyileştirebilir yaralarınızı."
1920'lerin fırtına Berlin'inde kameralarla tanışan genç Marlene, entelektüelliği ve yetenekleri ile kısa sürede kendine iyi bir çevre edindi. Hayatının sonraki yıllarında bu dönemdeki çalışmaları konusunda pek konuşmamayı seçecekti. Ölümünden sonraki yıllarda yazılan bir kitaba göre, 1922'de bir film setinde genç oyuncu adayı Greta Garbo ile tanıştı. İki kadın çok kalp kırıcı bir aşk öyküsünün kahramanları oldular. Daha sonra Hollywood'da karşılaştıklarında birbirlerini tanıdıklarını tümden reddedeceklerdi.
Hollywood'daki imgesi ise bambaşkaydı. Bir kere bile Oscar verilmeyen Dietrich, disiplinli, dik kafalı ve çalışkan bir kadın olarak dikkat çekiyordu. Hayatı boyunca Rudolf Sieber ile evli kaldıysa da, her iki cinsten aşklarıyla anıldı.
Ernest Hemingway, Josef Von Sternberg, Katharine Hepburn, Jean Cocteau, Kenneth Tynan ve Edward G. Robinson ile yakın arkadaştı. Sinemanın ve müziğin yanı sıra, edebiyat ve şiire de yakın durdu. Keman ve piyano çalıyordu. Dishonored, Shangai Express, The Lady is Willing gibi önemli filmlerde tartışılmaz oyunculuk yeteneğini ortaya koydu. Çarpıcı açıklamaların kadınıydı. "Avrupa'da kadın ya da erkek fark etmez, kimi çekici bulursanız onunla sevişirsiniz", diyordu. 1979'da Just A Jigolo filmiyle sinemaya veda etti. Hiç bir zaman oyuncu olmak için büyük bir istek duymadığını açıkladı.










Hiç yorum yok:

Yorum Gönder